Postmodern mimari örneklerinden Guggenheim Müzesi - Bilbao |
Merhaba yarenler, felaket arkadaşlarım..
Önceki yazılarda,
bazı sanat akımlarını sizlere anlattık. Entel görünmeniz için ezberlemeniz
gereken kelimeleri verdik. Daha ne yapalım demi?
Şimdiye kadar
size anlattığımız sanat akımları, 1950 yılına kadar olan sanat akımlarıydı. – Sadece sürrealizm akımını anlatmadık. Çünkü
bu akımın tiyatroya fazla bir etkisi olmamıştır. Bu önemli sanat akımını,
kendiniz araştırmanızı tavsiye ederim. Ufkunuz ve bilgi birikiminiz
katlanacaktır.-
Biliyorsunuz,
1939 – 1945 yılları arasında ikinci dünya savaşı gerçekleşti. İnsanlık
tarihinin gördüğü en barbar, en vahşi ve en çok kan dökülen savaş buydu. Tam 50
milyon insan can verdi bu savaşta. İşte 1700lu yılların ortasından, ikinci
dünya savaşının sonuna kadar süren bu döneme MODERN dönemler adı verilir.
Modernizm dediğimiz olay, ikinci dünya savaşının bitmesiyle sona ermiştir. (Yani şimdi birisi size ben modernim dese,
aslında yetmiş sene geride yaşadığını anlatıyor demektir.)
Bu savaşın
bitimiyle, sanat ve felsefede yeni bir dönem başlamıştı. Bu yeni döneminse
ilginç bir adı vardı: POSTMODERNİZM.
Neydi peki bu
postmodernizm? Postmodernizm modernizme bir başkaldırıydı. Postmodernizmi
anlamak için, ilk önce modernizmi anlamak lazım. Kısaca modernizm dediğimiz
olayın ilkelerini sayarsak eğer:
- Aydınlanma, Rasyonalizm: Kısaca akılcılık. Bu modern arkadaşlar,
kainatta akıl almaz şekilde işleyen, milimetrik bir düzen olduğunu iddia
ediyorlardı. Gidip gözlem yapıp, deney yapıp, ölçüp biçerek, bilim yaparak,
bütün kainatı matematik formüllere döküp herşeyi anlayabilirdik.
Mesela, bi taşı
bi kuleden aşşağı bıraksam, kaç saniyede yere düşeceğini hesaplayabilirdim.
Rüzgarın hızını hesaplar, gemilerin kaç saatte varacağını bulurum.. Sonra bu
bulduklarımı alır, kendim uygularım, teknolojiyi bulurum.
İnanmassan bak.
Aha buhar makinesi.. Bak yaptık, tıkır tıkır işliyor. Tren yaptık, çuf çuf
gidiyor. Bir sürü makine yaptık, fabrikalar kurduk. Elli adamın yaptığı işi bir
makine tek başına yapıyor. Daha ne olsun kardeşim? Falan filan. Yani böyle bir,
biz çok iyi matematikçiyiz havaları. Teknoloji çok ilerledi havaları. Böyle bir
görgüsüz almancı tavırları. Bu modern dönem dediğimiz zamanlar işte
böyleymiş... Başka nasılmış bu modernler derseniz, devam edin okumaya...
- Evrensellik: Bu modern
arkadaşların bir iddiası da buydu. Biz evrenseliz.. Yani nasıl ki bu matematik
formüller evrenselse, mesela iki kere iki burda da dörttür, Amerika’da da
dörttür, Afrika’da da dörttür.. Ha aynen böyle, ahlak kuralları, yaşam tarzları
bulacaz ve bunlar da evrensel olacak. Aynı iki iki dört gibi olacak hepsi de…
- Başka…? Bi şey daha dedi bu modernler..
Ne dedi? Kardeşim dediler, köleliği kaldırdık, insan haklarını koyduk..
Hümanizimdi, insan merkezli falan filan… Bi de milletler cemiyetini kurduk ki,
bi sorun olursa devletler kavga etmesin, bir araya gelip sorunlarını çözsün..
Daha ne istersiniz? Allah’tan belanızı mı istersiniz? Rahat mı batıyor?
Herhalde bundan sonra ne savaş olur ne bişey.. Tabi bunun böyle olmadığı çok
geçmeden ortaya çıkmış. Az önce söylediğimiz gibi, ikinci dünya savaşı ve 50
milyon ölü…
Yukarda ne
demiştik? Bu modernistlerin iddiası neydi? Biz ölçeriz biçeriz, bütün kainatın
ne şekilde olduğunu anlarız. Çok geçmeden Heidegger diye bir filozof çıkmış ve
“Belirsizlik Teoremi” diye bişey atmış ortaya. Ne demiş bu arkadaş? Hayır
ölçemessin kardeşim demiş. Sen bir nesneye ölçmek için baktığın anda, o nesne
kendini değiştirir.
Şöyle düşünün.
Bir atomun içinde küçücük bir elektron. Yani o kadar küçük ki bu elektronlar,
bir toplu iğne ucuna milyon tanesi sığıyor. Sen bu elektronun hızını, ya da
yerini ölçmek için buna bir ışın yollaman lazım. Bu elektronun eti ne budu ne?
Zaten küçücük bişey. O ışını yediği anda bunun hızı da değişir, yörüngesi de
değişir, yeri de değişir. Yani senin bunu ölçmen imkansız. Aslında bi nevi
bizdeki nazar değmesi olayı. Gözden çıkan ışınlar falan.. E yani, sen kainatın
temel taşı olan atomları ölçemessen, atomun içindeki elektronu ölçemessen,
nerde kaldı senin ölçüp biçmen? (Bu
konuyu daha iyi anlamak isterseniz, elektronlarla yapılan çift yarık deneyini
araştırmanızı tavsiye ederim.)
Başka ne demişti
bu modern arkadaşlar.. Evrenseliz biz.. Yani bizim koyduğumuz bilimsel kurallar
da, ahlaksal kurallar da, sosyal kurallar da, bütün dünyada, hatta dünya
dışındaki gezegenlerde de geçerlidir. Aklın yolu bir. Ne de olsa bilimseliz,
akılcıyız, rasyoneliz, moderniz falan..
Bunların bu
inanışını da yıkan, Albert Einstein olmuş.. Ne demiş bu arkadaş? İzafiyet
teorisini, yani rölativite dediğimiz olayı atmış ortaya.. Demiş ki bu arkadaş,
tek bir doğru yoktur.. Binlerce, milyonlarca doğru vardır. Kişinin durduğu
yere, baktığı açıya göre “doğru” dediğimiz olay değişir.
Mesela ben trende
giderken yanımda oturan arkadaş hareketsizdir ama, trenin dışından bakan birine
göre o kişi hareket halindedir. Ya da ben uçakta giderken, uçak benim için koca
bir demir yığınıdır ama aşağıdan bakan birisi için küçücüktür. Bi de ben mesela
ışık hızına yakın gitsem, saniye de 270bin kilometre, o zaman sizin için on
dakika zaman geçince, benim için daha bir saniye geçmiş olur.. Falan filan…
Yani aslında
evrensellik diye bir şey yokmuş. Herkesin kendince doğrusu varmış ve bulunduğu
yerden bakınca, aslında herkes kendince doğruymuş. Senin evrensellik diye
millete yutturmaya çalıştığın şey ise, aslında kendi kültürünü, yani batı
Avrupa kültürünü millete zorla dayatmaktan ibaretmiş. Halbuki Afrika’nın ilkel
bir kabilesinin ahlak anlayışı da kendilerince doğrudur, uzakdoğuda bir
kültürün ahlak anlayışı da, Anadolu’da bir köydeki ahlak anlayışı da. Çünkü
onların yetişme tarzı, içinde bulundukları ekonomik koşullar, yaşadıkları yerin
iklimi vs… Bütün bunların hepsini hesaba katınca ortaya çıkar ki: Herkes
kendince doğrudur..
Özetlersek,
modern dönemin üç ana ilkesi, postmodern dönemlerde yerle bir olmuştur:
- İnsan hakları, hümanizm,
insanmerkezcilik, barış, kardeşlik.. Bunların hiç biri bir işe yaramamıştır.
Ortaya Hitler ve Stalin gibi iki caniyi çıkarmıştır ve peşine gelen ikinci
dünya savaşında 50 milyon insan hayatını kaybetmiştir.
- Kainatı ölçeriz, biçeriz, aklımızı
kullanırız, böylece bizden büyük olmaz inancına karşılık, kainatın asla tam ve
gerçek olarak ölçülüp biçilemeyeceği anlaşıldı.
- Evrensellik dediğimiz olay, yani
bilime, teknolojiye dayalı kuralların her yerde geçerli olduğu inancı,
Einsteinin rölativite prensibiyle beraber yıkıldı. Aslında hiç bir şey evrensel
değildi ve binlerce doğru vardı. (Aklın yolu birdir atasözü de böylece çürümüş
oldu.)
İşte
postmodernizm dediğimiz olayın kısaca özeti budur arkadaşlar.. Gelecek yazıda
postmodern dönemi incelemeye devam edeceğiz inşallah..
Yazı bitti.. Hadi
şimdi dağılın…
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder