OYUNCULUK NEDİR? NE DEĞİLDİR?


Kendi çapımızda acizane bir tiyatro kurduk. Eşi dostu, hatır gönül belasına çağırıp gösteri yapacağız. Üç, beş kuruş da yolumuzu bulacağız. Etrafımıza da topladık tiyatroyu seven, tecrübesi olan bir kaç kişiyi. Provalara başladık.

Ne çabuk duymuşlarsa, bizim millet duymuş anında. Kahvede otururken herifin biri çıktı geldi. Abi bana kabadayı rolü ver, ben acayip oynarım. “Oyunculuk kurslarımız var, onlara gel o zaman kardeş” dedim. “Benim kursa gelmeme gerek yok, ben de doğuştan yetenek var.” Dedi.
O zaman dedim “ Sen Osman Sınav abimi ara. Benim de selamımı şöyle. Doğuştan yetenekli kimselerle o ilgileniyor. Bize gelenler genelde doğuştan yeteneksiz olanlar.”

Bir başkası geldi: “Abi beni de alsana tiyatroya. Çok güzel kızlar varmış diyorlar..” Dedim ki: “Güzel kız olsa ne olur? Sen güzel kız olsan, kendine bakar mısın dönüp de?”

Neyse abi. İlgilenen bir iki kişi daha bulduk. Bunlara oyunculuk dersleri verelim dedik. Bilenler bilir, önce biraz ısınma turu yapılır tiyatroda. Sonra nefes alma, duruş öğretilir. İcabında mimik çalışılır, hatta hayvan egzersizi yapılır. Bunları yaparken herifin biri çıktı: “Hocam bu nasıl tiyatro ya? Ne zaman tekst ezberleyip sahneye çıkacaz?”

Daha sonra oyunculura çalışmaları için bazı tiratlar verdim. Tirat uzun konuşma, monolog demek. Bu sefer öteki itiraz etti: “Hocam, ben vurdulu kırdılı rol istiyorum. Bu ne biçim rol böyle? Ben bunu oynayamam.”

İlk dersi böylece atlattık. İkince derste fena geçmedi. Üçüncü ders iyi giderken, 16 yasındaki bir kız öğrencimin babası, dersin ortasında çıktı geldi. “Oyuncular prova başı para alırmış, siz benim kızıma niye para vermiyorsunuz?”

Dersler böylece geldi geçti ve hazırladığım öğrencilerimin gösteri günü geldi. Yirmibeş kişi başladığımız yolda, altı ay sonra beş kişi kalmıştık. Beş öğrencim teker teker sahneye çıktı. Arslanlar gibi, monologlarını okudular. Kimisi Çehov’un Martı’sını okudu, kimisi Hamlet’i. Hepsiyle gurur duydum. Arslanlarım benim dedim. Gözlerim yaşarmadı. O kadar da duygusal değiliz. Daha çok işler yapacağız sizinle dedim. Sarıldım hepsine tek tek, alınlarından öptüm...

İşte böyle arkadaşlar. O sonunda yaşadığımız o sevinç, o başarı, isminin duyulması, alkış alman.. Bütün yaşadığımızı, derdimizi, çektiklerimizi unutturdu bize. O an hepimiz sevinçliydik, gururluyduk, başarmıştık. İnsanlık için küçük bir adımdı ama, bizim için büyük bir adım....

Bumerang - Yazarkafe

4 yorum :

  1. Abi cooooooooooooooooook guzeeeeeeeeeeeeel gercekden VALLAH o 5 kişinin yerinde olmak isterdim

    YanıtlaSil
  2. Nerden katılıyorsun kardeş?

    YanıtlaSil
  3. Dünyada emeğinin karşılığını anında alabileceğin tek uğraşıdır tiyatro (seyirci tepkisi)

    YanıtlaSil