METOD OYUNCULUĞU – STANİSLAVSKİ

metod oyunculugu


Oyunculukla az biraz ilgilenip de, Stanislavski amcamın ismini duymayan heralde yoktur. Tabi ki bu sektörün içindeki pek çok kişi, sadece ismini duymuştur. Stanislavski’nin nasıl bir oyunculuk sistemi getirdiğini bilmez çoğu. Az biraz içeriğini bilse de bazıları, herhangi bir kitabını alıp okumamışlardır. Okumuşlarsa da, anlamamışlardır. Anlasalar da bunu pratiğe dökmemişlerdir. Dökseler de, Stanislavski oyunculuk tarzını içselleştirmek için, uzun süren ve sabır isteyen çalışma sürecine girmemiştir...

Falan filan işte. Peki Stanislavski amcam, nasıl bir oyunculuk sistemi getirmiştir sizce? O dönem tiyatrosu abartılı bir oyunculuk sistemine dayanıyordu. Abartılı jestler, mimikler, bağıra çağıra konuşmalar.. Ne de olsa sahnedesin, kocaman salon.. En arkadaki seyircinin bile senin ne yaptığını, ne söylediğini anlaması lazım. Gayet de güzel bu işi senelerce, - ne senelercesi, asırlarca -  götürmüşler...

Ama günün birinde, herifin biri çıkmış, buhar denen şeyi bulmuş. Buharın bulunmasıyla beraber sanayi devri başlamış.
Artık dünyada herşey değişiyor.. Düşün mesela, eskiden at sırtında bir habercinin üç günde götürdüğü bir haber, şimdi telgraf sayesinde, saniyesinde yerine ulaşıyor. Şimdi bu whatsaapp’i falan kullanan gençler bilmez. Eskiden bir yere haber ulaştırmak büyük meseleydi. Mesela ben Belçika’da doğma büyümeyim. Benim çocukluğumda Türkiye’deki akrabalarla ancak mektupla haberleşilirdi. Telefon dediğin olay, senede bir ya da iki kere. O da gideceksin, telefonu yazdıracaksın, sıranı bekleyeceksin, sıra sana gelince haber verecekler de telefonla konuşacaksın...

Neyse lafı uzatmayalım. Stanislavski amcam bakmış ki, sahnedekilerin hareketleri yapmacık, abartılı, sahte. Eğer sanatla uğraşanlar, toplumun aynası olan kişiler bu şekilde iki yüzlüyse, hareketleri yalansa, içtenlik ve samimiyet yerine abartı varsa, köylü Ahmet ağa ile Mehmet Ağa nasıl olur kimbilir? Bizdeki imam cemaat ilişkisi.. Tabi Stanislavski Rus olduğu için Ahmet Mehmet yerine İvan ve Boris demiştir heralde.

Devamla demiski, eğer bu toplumu düzeltmek istiyorsak ilk önce sanatı düzeltmemiz lazım. Sahneye çıkan oyuncular öyle yalandan oynamayacak. Gerçekçi oynayacaklar. Oynadıkları rolü yaşayacaklar.



Kısacası, rol yapmayıp yaşamaları lazım.. Kolları sıvamış, Hristiyan olduğu için de Ya Jesus demiş, işe başlamış.. “Psikolojik Gerçekçi” dediğimiz oyunculuk yöntemi böyle ortaya çıkmış işte..

Peki Stanislavski, nasıl bir sistem getirmiş olabilir sizce? Bu bloğu takip ederseniz sizlere bu konuda çeşitli bilgiler vereceğim. Hatta ilgilenenler için çeşitli alıştırmalar da yazacağım. Ondan önce önemli olan konu: Stanislavski sisteminin dünya çapında, Hollywood’tan tut da İran sinemasına kadar yayılmasının en büyük nedeni, film endüstrisinin 1920’li yıllarda gelişmeye başlamış olmasıdır. Koca koca salonlarda, sahneye çıkan oyuncu, büyük büyük, abartılı hareketler yapıp, bağıra çağıra konuştuğu zaman, pek dikkat çekmiyordu. Ama ne zaman ki, işin içine kamera girdi, insanlar senin göz kırptığına kadar olan mimiklerini yakaladılar, senin hareketlerinin yapmacık olduğunu anlayıp seninle dalga geçmeye başladılar(Bkz: Flash Tv oyunculuğu).. İşte o zaman film yönetmenleri bir şeylerin ters gittiğini anlamaya başladılar..

Bunlar böyle kara kara düşünürken, tam bu noktada Stanislavski sistemi imdatlarına yetişir. Stanislavski’nin Amerika’ya yerleşen öğrencileri sayesinde, sistem önce Amerika’da, sonra da bütün dünyada hızla yayılmaya başladı. Biz Türkiye olarak tabi ki bu sistemi, her zaman olduğu gibi, biraz geriden takip ettik. Ancak Yeşilçam ekolünü kapatabildikten sonra, - Ki yanlış anlaşılma olmasın, takma adımdan da anlaşılacağı gibi, bir yeşilçam hastasıyım. O insanların emeklerine sonsuz saygım var- yeni yeni bu oyunculuk sistemini ülkemize yerleştirmeye başladık. Mesela Kıvanç Tatlıtuğ bu sistemin başarılı uygulayıcılarındandır. (Hayret Kıvanç Tatlıtuğ’un yakışıklı ve seksi olmasından başka da özellikleri varmış.)

Sonuç olarak şunu diyelim ki, Stanislavski, oyuncunun canlandırdığı karakteri yaşaması gerektiğini söylemiş, bunu gerçekleştirebilmek için gerekli teknikler üzerinde çalışmıştır. Böylece bu olay, şizofrenik bir yaşama şeklinden çıkıp, sistemli ve metotlu bir çalışma şekline dönüşmüştür.



Yazı bitti bu kadar.. Hadi şimdi dağılın!!!

3 yorum :

  1. Yazilariniz çok içten ve öğretici keyifle okuyorum

    YanıtlaSil
  2. teşekkürler çok öğreticiydi

    YanıtlaSil
  3. Gülümseyerek okuyorum yazılarınızı.

    YanıtlaSil