EPİK TİYATRO - BERTOLD BRECHT

Efendim, nerde kalmıştık? Geçen yazımızda Stanislavski üstadımızın temelini attığı gerçekçi oyunculuğu anlatmıştık. Şimdi de gerçekçi oyunculuğun tam tersi olan, epik tiyatrodan bahsedelim az. Epik tiyatronun temelini atan kişi “Bertold Brecht” tir.

Gerçekçi oyunculuk neydi, hatırlayalım. Yapmacıklık, sahtecilik yok.
Rol yapmak yok, yaşamak var. Oyuncu sahnedeyken, ya da kamera önündeyken, yansıtması gereken duyguları gerçekten yaşayacak. Karakteri canlandırmayacak, karakterin bizzat kendisi olacak. Bertold Brecht ise buna karşı çıkmıştır. “Niçin karşı çıkmış ya, deli mi bu adam?” dediğinizi duyar gibi oluyorum. Acele etmeyin. Az biraz sabrederseniz anlayacaksınız.

“Kardeşim” demiş bu adam Almanca. “Bizim bu tiyatrodaki amacımız nedir? Halkı eğitmek, bilinçlendirmek, mesaj vermek değil midir? Sonuçta biz marksistiz, komünistiz. Hedef kitlemiz de işçi sınıfı. Bu adam geliyor tiyatroya, seyrediyor. Bakıyor sanki hepsi gerçek gibi. Kaptırıyor oyuna kendini. Bi zaman sonra oyun olduğunu unutuyor. Oyundan dışarı çıkınca da mesajmış, eğitimmış, hepsi güme gidiyor, normal hayatına kaldığı yerden devam ediyor adam. O zaman öyle bişey yapalım ki, bu adamlar tiyatroda olduklarını, sahnede olanın gerçek olmadığını, sadece bir oyun olduğunu hatırlasınlar.”

Keşanlı Ali Destanı


Güzel düşünce.. Ama nasıl uygulayacaksın? “Yabancılaştırma Efekti” diye bişey düşünmüş adam sonra. Yani sahnede oyuncu, oyundan çıkacak, normal hayatındaki karakterine bürünecek.

Mesela bir örnek verelim. Hulusi isimli bir arkadaşa Hamlet rolünü verdik. Danimarka prensini oynayacak bizim Yerköylü Hulusi kardeş. Tam böyle derinlere dalmış, kendinden geçmiş “Olmak ya da olmamak” demiş. Peşine de “İşte bütün mesele bu” diyecek. Sahnenin yan tarafından Hasan Abi giriyor, buna bağırıyor: “Hulusi, yenge hanım aradı, akşama yarım kilo kıyma, bi kilo da patates alacakmışın.” Bütün seyirciler de bunu duyuyor. Bak gördün mü ortada ne oyun kaldı, ne rol. Seyirci o anda oyunun büyüsünden, olayların akışından koptu. Şimdi istediğin mesajı daya gitsin. - Filmin ortasında giren reklam arası da aynı mantığa dayanır. Heyecanla filmi seyrederken, pat diye giren reklam akıldan çıkmazmış.- Tabi bu adamlar genelde teorik sosyalist oldukları için, verdikleri mesajlar belli. Emek, iş, proletarya.. Ama akpli olsalar mesela verecekleri mesaj şöyle olurdu: “Usta, dünya lideri, Osmanlı geri gelecek, cehape zihniyeti..”. Örnekleri çoğaltabiliriz.

Bu yabancılaştırma dediğimiz olayı hayal gücünüze bağlı olarak, sonsuz farklı şekilde yapabilirsiniz. 

Mesela çok fazla kullanılan bir yabancılaştırma yöntemi oyunda bir anlatıcının varlığıdır. Adamın biri sahnenin önüne gelir ve seyirciye anlatmaya başlar. Mesela şöyle der: “Burası İstanbul. Devir Sultan Hamit devri. Devri İstibdat. Her köşe başında bir jurnalci. Jurnalcilerden bi tanesi de eski zaptiye alayı komutanı Hasan Çavuş’un evinin önünde pusuya yatmış. Şimdi bi bakalım Hasan Çavuş ne yapmış?” O arada sahnenin öteki tarafında ışıklar yanar. Hasan Çavuş evinde Osmanlı zabitlerini(subaylarını) etrafına toplamış, padişahı devirme planları yapıyordur.

Bazen yukardaki anlatıcı sahnesinde şöyle bir olay gelişebilir. Anlatıcı “Bakın bakalım Hasan Çavuş ne yapıyor?” deyince, sahneye yine birisi girer, anlatıcıya seslenir: “Hemşerim, zabit rolüne bir kişi daha lazım. Nerden bulacağız der?” Anlatıcı bir “haydaaa!” çeker. Kafasına bir zabit kalpağı geçirip, “ben olayım bari kimse yoksa” dedikten sonra, aralarına katılır ve oyuna devam eder. Aynı anlatıcı bir başka sahnede doktor olur, öteki sahnede dilenci olur, öteki sahnede padişah yaveri olur. Turgut Özakman merhumun Sarıpınar 1914 isimli oyunu buna çok güzel bir örnektir.

İşte böyle sevgili dostlar. Epik tiyatronun getirdiği yeniliklerden biri budur. Klasik tiyatroda oyuncular seyirci yokmuş gibi oynar. Epik tiyatroda ise oyuncular seyircinin farkındadır. Arada seyirciye dönüp bişeyler anlatırlar. Hatta bazen oyuncu seyircilerin arasından geçip sahneye çıkar ve rolünü oynar. Biz buna kısaca “dördüncü duvarın yıkılması” diyoruz..

Çok kullanılan bir başka yabancılaştırma yöntemi ise, şarkılardır. Oyun seyirciye solo veya koro halde söylenen şarkılarla anlatılır. Bazen şarkılara danslar da eklenir.
       
                         Sineklidağ burası
                         Şehre tepeden bakar
                         Ama şehir uzakta
                         Masallardaki kadar

Yani kısacası bu Brecht hocamız demiş ki, oyunda seyirci aktif olsun. Boş boş oturup seyretmesin. Bir yargıya varsın. Oyunun gidişatına kendini kaptırmasın. Bunu sağlamak için yukarda anlattığımız yabancılaştırma efektini kullanmış. Olay örgüsünü gevşek tutmuş ki, seyirci oyuna kendini fazla kaptırıp, gerçek dünyayı unutmasın. Oyunu “episod” lara bölmüş ve bölümler arasındaki bağlantıları zayıflatmış. Bunu yapmış ki seyirci oyunda verilen mesajı alabilsin, sorgulasın ve “aktif, eleştirel” bir tutum geliştirebilsin. Oyunu duygularıyla değil, mantığıyla izlesin. 

Her zaman duyup da içeriğini pek bilmediğimiz epik tiyatro işte kısaca budur. İsteyenler bundan sonrasını araştırıp daha da derinleştirebilirler bilgilerini. Brechtyen oyunculuğun inceliklerini, ‘gestus’ kavramını, inceleyebilirler.

Son olarak bir kaç tane epik tiyatro örneği vermek istiyorum sizlere:

Brecht’ın oyunlarından: Cesaret Ana, Galilei’nin Yaşamı, Adam Adamdır.

Bizlerden: Asiye Nasıl Kurtulur? (Vasıf Öngören), Sarıpınar 1914(Turgut Özakman), Keşanlı Ali Destanı(Haldun Taner). 

Ve son son olarak sizlere yapması zevkli bir ödev veriyorum. Türk sinemasındaki önemli yönetmenlerden Atıf Yılmaz bu epik tiyatro olayına çok meraklıdır. Şimdi onun yönettiği ve daha önce muhtemelen defalarca izlediğiniz “Kibar Feyzo” ve “Şekerpare” filmlerini tekrar başka bir gözle izliyorsunuz, filmlerin içindeki epik tiyatro öğelerini bulup çıkarıyorsunuz ve buraya yorumlar kısmına yazıyorsunuz. Ödevi doğru yapanların kırmızı kurdelasını acele postayla yolluyoruz…

Bir sonraki yazımızda buluşmak üzere, hepiniz selametle kalın... Nerde benim alkışım?

8 yorum :

  1. alkış alkış harika anlatım sağol

    YanıtlaSil
  2. Üstat, anlatımına bayıldım. Alkışlar Alkışlar

    YanıtlaSil
  3. Alkış alkışş bravooo

    YanıtlaSil
  4. Alkış alkışş bravooo

    YanıtlaSil
  5. Alkış alkışş bravooo

    YanıtlaSil
  6. Teşekkürler sağolun hepiniz

    YanıtlaSil
  7. Dramatik yazarlık öğrencisiyim, öğretmenimden almadığım bilgiyi senden aldım.

    YanıtlaSil
  8. Teşekkürler. Gestus kavramını açıklayan bir yazı veyahut kısa bir paragraf metni de bekliyoruz.

    YanıtlaSil